Etiket: İnsan

  • Engel Tanımayanlar, başarı hikayelerini Narlıdere’de anlattı

    Engel Tanımayanlar, başarı hikayelerini Narlıdere’de anlattı

    İZMİR (İGFA) – İzmir Narlıdere Belediyesi, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası kapsamında, “Engelli Bireylerin Başarı Öyküsü” başlıklı panele ev sahipliği yaptı. Narlıdere Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte, Öğretim Görevlisi Hatice Özkan, Av. Ahmet Haydar, ALS-MNH Derneği Genel Başkanı Dr. Alper Kaya, aktivist Gülay Serin ve Multipl Skleroz (ms) Hastalığı Dernek Saymanı Şebnem Oktay birer konuşma yaptı. Pakize Ateş Kadın Danışma Merkezi tarafından gerçekleştirilen programda, Narlıdere Belediyesi Engelsiz Sesler Korosu da etkinliğe katılanlara mini bir müzik dinletisi sundu.

    BİRÇOK ZORLUKLA KARŞILAŞTIM

    Yoğun bir katılımla gerçekleştirilen programda, ilk sözü SMA Tip 2 hastası olarak dünyaya gelenÖğretim Görevlisi Hatice Özkan aldı. SMA hastalığı nedeniyle hareket kabiliyetini kaybettiğini söyleyen Özkan, “Ben sizlere zorlu bir yaşam mücadelesini ve başarı yolculuğunu anlatacağım. Özel gereksinimli bir birey ve bir kadın olan ben yani Hatice Özkan, eğitim hayatında çok başarılı oldu. Bu başarıları anne babasının, ailesinin desteği ile elde etti. Ancak eğitim hayatı boyunca birçok zorluk ve engellemelerle karşılaştı. Bizler verdiğimiz mücadeleyle, elde ettiğimiz başarılarla bazı insanların bir şeylerin farkına varmasını sağlayabiliriz. Ben bir akademisyen olarak ülkeme ve insanlara faydalı olmak için çabalıyorum. Engelliler Haftası’ndaki etkinliklerin, engelli bireylerin sorunlarına gelecekte çözüm olmasını temenni ediyorum” dedi.

    BAŞARILI OLAMAZSIN DEDİLER

    Doğuştan görme engelli Av. Ahmet Haydar ise çocukta yaşta yatılı okula gittiği için topluma çok erken yaşta dâhil olduğunu ifade ederek, “Bu yüzden çok erken yaşta olgunlaştım. Engelli olmanın ilk ayrımını ilkokulda yaşadım. Ardından müziğe olan ilgim nedeniyle konservatuvara girmek istedim. Ancak bazı hocalar başarılı olmayacağımı söyledi. Bu beni yıldırmasa da çok başarılı olmama rağmen konservatuvara giremedim. Daha sonra avukat oldum ve mesleğimi başarıyla yaptım” diye konuştu.

    PİYANGO BANA VURDU

    İlk iki konuşmacının ardından sözü, emekli bir göz hekimi olan ALS-MNH Derneği Genel Başkanı Dr. Alper Kaya aldı. Işığa aşık bir insan olduğu için göz doktorluğu mesleğini seçtiğini ifade eden Dr. Alper Kaya, “ALS hastalığımı öğrendikten sonra yüzde 97 engelli raporu verdiler. Şu anda yüzde 3 ile buradayım. Ailem, eşim ve dostlarım bana çok yardımcı oldu. Benim hastalığıma son durak hastalığı deniyor. Bu hastalık 100 binde 2 kişiyi yakalıyor. Piyangonun vurduğu insanlardan biri de benim. Bu hastalık önemli bir yolculuktur. Bu hastalık bana gösterdi ki hayatı çok da ciddiye almamak lazım” açıklamasında bulundu.

    AKRAN ZORBALIĞI İLE KARŞILAŞTIK

    Paneldeki bir diğer konuşmacı Aktivist Gülay Serin ise oğlunun da özel gereksinimli bir çocuk olduğunu dile getirerek, “Burada bugün engel tanımayan insanlar var. Özel çocukları olan annelere acınacak gözlere bakmayan insanlarla bir aradayım. Benim oğlum Eren’in eğitim süreci çok zorlu bir yolculuktu. Maalesef akran zorbalığı ile karşı karşıya kaldı. Toplu taşımada bile sorunlar yaşıyorduk. Ben bu mücadeleden hiç yorulmadım. Oğlum Eren, hayatın her alanında birçok başarı elde etti. Ben Eren’den çok şey öğrendim. Sevgiyle ve azimle her şeyi çözdük. Ancak bizim bu mücadelemiz toplumda yeterli karşılığı görmüyor. Örneğin, özel gereksinimli bireyler maalesef iş bulamıyor” dedi.

    MS HASTALARINA FAYDALI OLMAK İÇİN MÜCADELE EDİYORUM

    Multipl Skleroz (ms) Hastalığı Dernek Saymanı Şebnem Oktay da MS’in ne olduğunu öğrenerek ve öğrendiklerini toplumla paylaşarak insanlara faydalı olmaya çalıştığını dile getirerek, “Damdan düşeni ancak damdan düşen anlar. Bu anlayışla MS hastalarına faydalı olmak için mücadele ediyorum” diye konuştu. Konuşmaların ardından Narlıdere Belediyesi Engelsiz Sesler korusu dayüreklere dokunan bir konserle katılımcılara duygusal anlar yaşattı.

    ASLINDA HEPİMİZ DELİYİZ

    Narlıdere Belediyesi, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası kapsamında, “Aslında Hepimiz Deliyiz” adlı tiyatro oyununa da ev sahipliği yaptı. Konak Belediyesi Tiyatro Topluluğu’nun sahnelediği oyun öncesinde, kendisi de engelli bir birey olan Erkan Kızıldağ da bir konuşma yaptı. Kızıldağ konuşmasında, bireyin; yaşadığı engel nedeniyle dışlanmadığı, yetersizlikleri üzerinden toplumda damgalanmadığı, sağlık, eğitim ve istihdam başta olmak üzere tüm haklardan eşit şekilde yararlandığı bir Türkiye diledi.

  • 4. Uluslararası Gıda Kimyası Kongresi Antalya’da başladı

    4. Uluslararası Gıda Kimyası Kongresi Antalya’da başladı

    ANTALYA (İGFA) – Tarım ve Orman Bakanlığı desteğiyle, Üsküdar Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Kimyagerler Derneği iş birliğinde düzenlenen 4. Uluslararası Gıda Kimyası Kongresi, 8-11 Mayıs 2025 tarihlerinde Antalya Kemer’deki Juju Premier Palace Hotel’de başladı. “Gıda Üretiminde Sürdürülebilirlik” temalı kongre, akademisyenler, araştırmacılar, kamu temsilcileri ve sektör profesyonellerini bir araya getirdi.

    Kongre Başkanı Prof. Dr. Muhammet Arıcı, açılışta yaptığı konuşmada, etkinliğin gıda kimyası ve teknolojisi alanında çalışan paydaşları buluşturduğunu belirtti. “Proje iş birlikleri oluşturmayı, ortak projeler geliştirmeyi ve denetim otoritelerinin yeni düzenlemelerini paylaşmayı hedefliyoruz. Bu yıl odak noktamız gıda üretiminde sürdürülebilirlik. En yeni araştırmaları ve teknolojik gelişmeleri derinlemesine inceleyeceğiz” dedi. Arıcı, başarılı poster sunumlarının ödüllendirileceğini ve bilimsel programda davetli konuşmalar, sözel sunumlar ile workshopların yer alacağını duyurdu.

    Kimyagerler Derneği Başkanı İkram Cengiz, gıda kimyasının insan sağlığı, çevre ve ekonomiyle bağlantılı olduğunu vurguladı. “Kongrede fonksiyonel gıdalar, gıda güvenliği, toksikoloji ve sürdürülebilirlik gibi konuları ele alacağız. Dünya, iklim değişikliği ve gıda güvenliği gibi zorluklarla karşı karşıya. Bu kongre, bilimsel birikimi paylaşarak sektörel iş birliklerini güçlendirecek” dedi.

    “2050’DE GIDA İHTİYACI YÜZDE 56 ARTACAK”

    Eti Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ahmet Görgülü, küresel gıda sorunlarına dikkat çekti. “2050’de dünya nüfusu 9,7 milyara ulaşacak, gıda ihtiyacı yüzde 56 artacak. Mevcut yöntemlerle bu ihtiyacı karşılamak için Hindistan’ın iki katı tarım alanına ihtiyaç var. Tarım alanlarının sadece yüzde 47’si insan tüketimine ayrılıyor, yüzde 40’ı hayvan yemi ve biyoyakıta gidiyor. Üretilen gıdanın üçte biri, yani 1,3 milyar ton çöpe gidiyor. Bu, 830 milyon aç insanı dört kez doyurabilir” dedi. Görgülü, Türkiye’de obezite oranının yüksek olduğunu, her 3 kişiden birinin obez olduğunu belirtti.

    Dr. Görgülü, gıdaların karbon ayak izine değindi. “Instant kahve, bitter çikolata ve kapsül kahveler yüksek karbon salınımına sahip. 1 kg çözülmüş kahve 28 kg karbon salınımı yaratıyor. Eti olarak doğalgazlı fırınları elektrikli infrared fırınlara dönüştürerek karbon salınımını azaltmayı hedefliyoruz” dedi.

    TAGEM Genel Müdür Yardımcısı Dr. Şerafettin Çakal, “İnsanlığın geleceği gıdaya, gıdanın geleceği tarıma, tarımın geleceği bilime ve AR-GE’ye bağlı. Tarım, insanlığın en büyük icadıdır. Biyoteknolojik tarım döneminde nanoteknoloji ve bilişim önemli rol oynuyor. Dünya’da 9,9 milyar ton gıda üretiliyor, ancak üçte biri çöpe gidiyor. Bir yanda 735 milyon insan aç, diğer yanda 1 milyar insan obez” dedi.

  • Bursa Osmangazi Belediyesi’nden tarımsal üretim adımı

    Bursa Osmangazi Belediyesi’nden tarımsal üretim adımı

    BURSA (İGFA) – Bursa Osmangazi Belediyesi iştiraki olan Gazi Tarım A.Ş. işbirliğinde hayata geçirilen projenin başarılı olması halinde, dağ bölgesindeki tüm köylerde ahududu üreticiliği yaygınlaştırılacak.

    Osmangazi Belediyesi, tarımsal üretimi desteklemek adına önemli bir adım daha attı. Tarım ile uğraşan üreticilere katkı sağlamak amacıyla yerel üreticiye çok yönlü destek veren Osmangazi Belediyesi, bu kapsamda Bağlı Mahallesi’nde ahududu fidesi dikimi gerçekleştirdi. Bağlı Mahallesi’nde çiftçilik yapan Kenan Taşpınar isimli üreticinin arazisine dikilen ahududu fidanları, geleneksel tarım yöntemleriyle ilaç kullanılmadan yetiştirilecek. Doku kültürü metoduyla üretilmiş, hastalıktan ari wıllamette ve tulameen cinsi ahududu fidanları, çoğaltılıp yaygınlaştırılarak dağ bölgesinde köylerde üretim yapan çiftçilere ücretsiz olarak dağıtılacak. Proje kapsamında Bursa’nın ahududu yetiştiriciliği potansiyelinin ön plana çıkartılması, ahududu ithalatının önüne geçilerek, ihraç edilmesi hedefleniyor.

    AYDIN: “ÇİFTÇİNİN, KÖYLÜNÜN PARA KAZANMASI BİRİNCİ HEDEFİMİZ”

    Ahududu fidelerini toprakla buluşturarak can suyunu veren Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, “Tamamen organik yetiştiricilik yapmak istiyoruz. İlaçlama kesinlikle yapmayacağız. Doğal gübre kullanacağız. İhracat odaklı hareket edeceğiz. Çiftçinin, köylünün para kazanması birinci hedefimiz. Bu çalışmamızı burada başarılı kılabilirsek, bundan sonraki süreçte, bütün dağ köylerinde üretim başlatmak istiyoruz. Köylerde yaşayan gençlerimiz, kent merkezine gelip asgari ücret ile iş arıyor. Halbuki köylerinde ahududu gibi orman meyveleri yetiştiriciliğini yaparak, ciddi gelir elde edebilirler. İhracat için Türkiye pazarında yüksek talep var. Ancak doğru üretim teknikleri gerekiyor. Biz üreticilere, her türlü teknik, fiziki ve maddi desteği sağlayacağız. İlerleyen süreçte, yetiştirilen ürünlerin saklanması adına da bir soğuk hava deposunu inşa edeceğiz. Üreticilerimizin pazarda rekabet gücü elde etmesini amaçlıyoruz. Birkaç tüccar, kendi aralarında anlaşarak köylüden istediği fiyata ürününü alıyor. Bütün yılın emeği boşa gidiyor. Bu da çiftçimizin üretimdeki şevkini kırıyor. Durum böyle olunca, insanlar bağını, bahçesini bırakıp, fabrikalarda işçi olmaya gidiyor” dedi.

    AYDIN: “GELENEKSEL TARIM YÖNTEMLERİNE DÖNMEMİZ GEREKİYOR”

    Birçok şeyi hayatımızdan çıkartarak yaşayabiliriz, ancak aç yaşayamayız diyen Başkan Aydın, “İnsanoğlu hayatta olduğu sürece gıdaya muhtaç. Gıdayı da iyi üretim teknikleriyle üretmek gerekiyor. Günümüzde birçok hastalık, sağlıksız yetiştirilmiş ürünlerden, kirli havadan ve sudan kaynaklanıyor. Bu kirliliğin sebebi de yine insan kaynaklı. Uluslararası firmalar, para kazanmak adına kullandıkları kimyasal maddeler ile insanları ilk olarak hasta ediyor; daha sonra ise tedavi için ürettikleri ilaçları kullanmaya muhtaç bırakıyor. İnsanoğlu binlerce yıldır dünyada yaşam sürüyor. Tarım da binlerce yıldır insanoğlunun hayatında. Halk sağlığını korumak ve üreticinin gelirini arttırmak adına geleneksel tarım yöntemlerine dönmemiz gerekiyor. Doğal tarım, koruyucu tıp dediğimiz alana da fayda sağlıyor. İnsanları tedavi etmekten ziyade, önce hasta olmamalarını sağlamak gerekiyor. Bu da gıda güvenliğinden başlıyor. Zararlı tarım ilaçlarından, gübrelerden ve tohumlardan uzak durmak gerekiyor” diye konuştu.

    ATAY: “TÜRKİYE 200 BİN TON AHUDUDU ÜRETİMİ POTANSİYELİNE SAHİP”

    Gazi Tarım A.Ş. Genel Müdürü Arca Atay da yaptığı açıklamada, “Bağlı Mahallesi’nde doku kültürleriyle elde edilmiş, iç ve dış piyasa değeri yüksek iki çeşidin üretimini denemek için çalışma başlattık. Çiftçi arkadaşımız Kenan Taşpınar’ın arazisinde bir üretim gerçekleştireceğiz. Fidelerin dikimlerini yaptık ve can suyunu verdik. Düzenli olarak gelerek kontrolleri yapacağız. Bursa, ahududu yetiştiriciliğinde çok büyük bir potansiyele sahip. Özellikle Uludağ bölgesi üreticilik açısından çok özel bir yer. Çilek, ahududu, yaban mersini ve böğürtlen gibi ürünler, en ideal koşullarda, tarım ilaçları kullanmadan yetiştirilebilir. Bu ürünlerin üretim potansiyellerini arttırmak lazım. Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri yılda yaklaşık 160 bin ton ahududu üretimi yapıyor. Sırbistan 120 bin ton, Bosna Hersek ise 40 bin ton üretim yapabiliyor. Ülkemizde ise yılda sadece 4 bin ton üretim yapılıyor. 200 bin ton üretim potansiyeline sahip ülkemize, 4 bin ton üretim yakışmıyor. Bu üretimi arttırmak için çiftçiye destek olmak gerekiyor. Hem iç hem de dış piyasada ürünün değerinde satışını sağlamamız lazım. Gazi Tarım A.Ş.’nin kuruluş amaçlarından bir tanesi de bu. Osmangazi Belediyesi ve Gazi Tarım A.Ş. olarak yetiştirilen ürünlerin mevsiminde taze olarak satılmasının yanı sıra dondurularak korunması adına en büyük hedeflerimizden biri de bölgede bir soğuk hava deposu kurulması” ifadelerini kullandı.

    Ahududu fidanlarının dikiminin yapıldığı arazi sahibi Kenan Taşpınar ise, “Bağlı Mahallesi’nde 18 yıldır çiftçilik yapıyorum. Arazimde ahududu fidelerinin dikimini gerçekleştirdik. Bu fidelerin bakımını en güzel şekilde yaparak verimli bir hasat dönemi geçirmek istiyoruz. Çiftçilerimizin yerel yönetimler tarafından desteklenmesi çok önemli. Çok sayıda çiftçi, destek göremediği için üretimi bıraktı. Köylerden şehre göçler arttı. Desteklerin hızla artmasını istiyoruz. Bilinçsiz tarım çok yapılıyor. Çiftçilerin bilinçlendirilmesi ve doğru tarım yöntemlerine yönlendirilmesi gerekiyor” dedi.

  • BTÜ’lülerin projesi tarımsal arazileri canlandıracak

    BTÜ’lülerin projesi tarımsal arazileri canlandıracak

    BURSA (İGFA) – Bursa Teknik Üniversitesi öğrencileri, teknoloji yarışmalarına damga vurmaya devam ediyor. Ulusal ve uluslararası çaptaki organizasyonlarda, tasarladıkları yerli ve milli, yenilikçi çözümlerle başarı toplayan BTÜ öğrencileri, bu kez İnegöl’de 3’ncülüğü hak etti.

    İnegöl Belediyesi tarafından düzenlenen “Bir Fikir Bir İnegöl Ödüllü Fikir Yarışması”nda, BTÜ-QUADRUPLET R&D Takımı, tarımsal üretime yönelik geliştirdiği insansız hava aracı projesiyle derece aldı. Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Mekatronik Bölümü öğrencileri Emre Öz ve Alperen Karabudak’ın tasarladığı “Tarımsal İnsansız Hava Araçları” (Tarım ve Kırsal Kalkınma) başlıklı proje, tarımsal üretimde yaşanan insan gücü eksikliği, verimsiz arazi kullanımı ve artan gıda ithalatı gibi önemli sorunlaraçözüm olmayı amaçlıyor.

    Proje hakkında bilgi veren Emre Öz, çalışmanın özellikle İç Anadolu Bölgesi’ndeki geniş ancak yeterince işlevsel olmayan tarım arazilerine yönelik olduğunu söyledi. Emre Öz, bu arazileri tasarlayacakları yapay zekâ destekli insansız hava aracı (TİHA) sistemleriyle yeniden canlandırmayı hedeflediklerini belirtti.

    İLAÇLAMA, SULAMA, GÜBRELEME, GÖZETLEME GÖREVİ TİHA’DA

    Sistemin detaylarını aktaran Alperen Budak, “Önerdiğimiz çözüm; otonom çalışma yeteneğine sahip, yenilenebilir enerjiyle çalışan ve yapay zekâ destekli görüntü işleme teknolojisini entegre eden TİHA sistemlerinden oluşuyor. Bu sistem, tarım alanlarının gözlemlenmesi, ilaçlama, gübreleme, sulama ve tohumlama gibi süreçlerde insan müdahalesini minimize ederek verimliliği artırmayı hedefliyor” dedi.

    REKTÖR ÇAĞLAR’DAN TEBRİK

    Öğrencileri tebrik eden BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, “Kurduğumuz Teknoloji Yarışmaları Koordinatörlüğü vasıtası ile güçlü kadro yapımızı ve akademik aklımızı yansıtarak öğrencilerimizi yenilikçi projeler üretmeye teşvik ediyoruz. Donanımlı laboratuvar ve atölye altyapımızdan da yararlanan öğrencilerimiz, yarışmalarda gururumuz olmaya devam ediyor. Bu kapsamda öğrencilerimiz, ‘Bir Fikir Bir İnegöl Yarışması’nda, geliştirdikleri yenilikçi fikirle yalnızca yarışmada başarı elde etmekle kalmayıp, aynı zamanda tarımsal üretimde fayda sağlayacak bir çözüm önerisi ortaya koydular. Bu anlamlı başarıda emeği geçen öğrencilerimize ve sürece katkı sunanlara teşekkür eder, başarılarının artarak devam etmesini dilerim” diye konuştu.

  • Manisa’da geleceğin tarihi konuşuldu

    Manisa’da geleceğin tarihi konuşuldu

    MANİSA (İGFA) – ‘Dolu Dolu Festival’ sloganıyla bu yıl 485’inci kez gerçekleştirilen Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’nde ‘Tarihin Geleceği ve Geleceğin Tarihi’ söyleşisi, Manisalı tarih tutkunlarını bir araya getirdi. Söyleşide Tarihçi ve Yazar Prof. Dr. Emrah Safa Gürkan ile Yönetmen, Senarist Ezel Akay Manisalılarla buluştu.

    Manisa Büyükşehir Belediyesi Kültür Merkezi Lale Salonu’nda gerçekleştirilen söyleşiye, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek ve Nurcan Zeyrek, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Burak Deste, Genel Sekreter Yardımcıları Ulaş Aydın ve Oğuz Murat Pınar, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile Manisalılar katıldı. Gürkan ve Akay’ın konuşmacı olarak katıldığı söyleşi, izleyicilere hem geçmişe hem de geleceğe dair farklı bir bakış açısı sundu.

    “AŞIRI BİR BİLGİ BOLLUĞU VAR”

    Söyleşinin temasının nasıl belirlendiği konusuna değinerek söylerine başlayan Ezel Akay “Bir kere tarihin geleceği ne olacak? İleride tarih nasıl yapılacak, yapılabilecek mi? Bir manası kalacak mı? Çünkü geçmiş yüzyıllarda tarihi araştırmalar kayıp metinlerin, bilinmeyen toplulukların hakkında toplanan bilgilerin küçük küçük bir araya getirilmesiyle yapılıyordu. Şimdi aşırı bir bilgi bolluğu var. Bundan 150 yıl sonra da olacak. Bu benim için tarihi geleceğiyle ilgili bir şey. Biz hikaye anlatıcılarının çok üzerinde düşündüğü bir başka konu da gelecekle ilgili düşünürken bundan 100 yıl sonrasını düşünürken ona bir de tarih yazmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    “Tarihçi yapay zekayı kullanmaya da bir miktar direnecektir”

    Tarih metni yazarken en büyük korkusunun “Eskinin seslerini tekrardan bulmak mümkün mü” sorusu olduğunu belirten Emrah Safa Gürkan, “Çünkü bir yerde buldunuz 100 milyonlarca belge. O zaman söylenen birçok şeyin yanlış olduğu çıkacak. Tarih aslında çok az bilgiyle bir şey yapmak.

    Çok spekülatif bir alan. Çoğu zaman 2 fotoğraftan bir hikaye yazmak gibi. Sosyoekonomik tarih ya da iktisatla ilgili bir şey yapmıyorsanız bir hikaye kısmı da var. O yüzden eski tarihçiler aynı zamanda iyi hikayecilerdir. Bir arşive gidiyorsunuz ya da belli görseller üzerine bir tarih yazıyorsunuz. En güzel sınırlıysadır. 2010’lardaki sosyal medya tepkisi diye bir tez yazılacak olunsa milyarca şey nasıl okunacak. ‘Yapay zeka kullanılır’ diyorlar ama biz tarihçilerin en sık yaptığı şey arada adam kullanmamaktır. Tarihçi yapay zekayı kullanmaya da bir miktar direnecektir” dedi.

    “YAŞADIKLARIMIZI VE BİLGİLERİMİZİ GELECEK TARİHE AKTARABİLİRSİN”

    İnsana ihtiyaç olacağını düşündüğünü ve sanal zekadan o kadar korkmaya gerek olmadığını ifade eden Ezel Akay, “Bizler nasıl değişeceğiz onu merak ediyorum. Bu argüman şu anda kaydediliyor. O da datanın içine girmiş olacak. 19 yaşında bir gencimizi göndersek 300 yıl geriye, derviş sayarlar bilgisiyle. Anlattığı bazı şeyleri anlamazlar. Ama bizden 100 yıl sonra yaşayacak kişi, bizi anlar. O bilgiler kaybolmuyor. Onlar bizim ifade ettiklerimizi anlayabilir” diye konuştu.

    “TİYATRO TÜRKİYE’DE ALTIN ÇAĞINI YAŞIYOR”

    Emrah Safa Gürkan ise teknolojinin üretim üzerindeki etkisine dikkat çekti. Kameranın icadıyla birlikte oyunculuk ve oyuncuların yaşadığı değişime dikkat çeken Gürkan, kameranın ortaya çıkmasının ardından neden tiyatro yapılmaya devam edildiğini sordu. Bunun çok basit bir nedeni olduğunu dile getiren Ezel Akay, “Oyuncu ve seyircinin, yani insanın insanla karşılaşmasının çok özel bir yeri var.

    Topluca bir şey seyretme ritüeli insanlık tarihi kadar eski. Niye herkes bu kadar konserlere gidiyor? Niye futbol maçları televizyonda verilirken maça gidiliyor? Topluca bir hikaye dinlemeye her zaman ihtiyaç duyuluyor. Tiyatro şu anda Türkiye’de altın çağını yaşıyor. Bütün şehirlerde her yıl bin 200 değişik oyun oynanıyor. Bu oyunların büyük bir çoğunluğu Türk yazarlar tarafından yazılmış ve kapalı gişe oynuyorlar. O sırada her gün film seyrediliyor, müzik dinleniyor. Buna rağmen tiyatro ölmüyor, ölmeyecek.

    Bir de şöyle de bir şey var. İnsan eliyle üretilmiş, sonsuza kadar da yaşayacak tek bir ürün var. O da telifli ürünler. Biz 2 bin 500 yıl önceki oyunları hala oynuyoruz. 150-200 yıl öncesinin romanlarını hala okuyoruz. Kültürel eserler sürekli olarak oynayacak. Biz, ilginçtir bu bir teori ama ben çok inanıyorum buna. Tarih gibi bir alan akademisyen çalışması dışında yalnızca sinema ve edebiyattan öğrenilir” ifadelerini kullandı.

    “TARİHÇİ OLMADAN TARİHİ FİLM YAPMAK MÜMKÜN DEĞİL”

    Dünyanın en entelektüel insanları olmadıklarını kaydeden Ezel Akay “Bir senaryoyu yazarken, onu yazabilmek için gidip tarih, antropoloji okumalısın. Kostüm tarihi, yemek tarihi, diyaloglarla ilgili bir şeyler araştırmanız gerekiyor. Aslında bir yığın tarihçi ve analistin hepsinin bilgisi bir hikayede birleşiyor. İnsanların o dönemde bir tane elbisesi var. Onu da mümkün olduğunca süslüyor. Bunların hepsini biz araştırarak öğrendik. Bir filmin içinde bir yığın araştırmanın sonucu var. Onlar hikayeye dönüşmüş. Tarihçi olmadan tarihi film yapmak söz konusu değil. Dünyadaki bütün tarihi filmler içinde muazzam bir araştırma var” diye konuştu.

    “FİKİRLERİNİZİN MANİSA’MA DEĞER KATMASINI DİLİYORUM”

    Emrah Safa Gürkan ile Ezel Akay, Manisalıların sorularını da yanıtladı. Söyleşinin sonunda sahneye çıkan Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek, Gürkan ve Akay’a plaket takdim etti. Söyleşinin çok keyifli geçtiğini belirten Başkan Zeyrek, “Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ediyorum. Mesir Festivali’ne ‘Dolu Dolu Festival’ demiştik. Bu Festivali siz de bilgilerinizle, sohbetinizle doldurduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Sizleri gerçekten merakla bekleyen pırıl pırıl gözler görüyorum. Bunun bir daha tekrarlanmasını, sizin fikirlerinizi ve düşüncelerinizin Manisa’ma değer katmasını diliyorum” şeklinde konuştu.

Betturkey Giriş -
Beinwon - Beinwon - iddaa tahminleri - Jokerbet - Canlı maç izle - Firma Rehberi - Firma Rehberi - Firma Rehberi - Firma Rehberi - Firma Rehberi - Firma Rehberi - Firma Rehberi - Fitcas giriş -
Kurumsal Web Tasarımı - Antalya haber - fue hair transplant - Acibadem - hair transplant turkey - İzmir Haber - İzmir Haber - Gündem - Kadın Saat - Kastamonu Haber - SMM Panel - SMS Onay - Sohbet Odaları -