Etiket: Türk

  • Mardin Mezopotamya Federasyonu: Savaşın kazananı barışın kaybedeni yoktur

    Mardin Mezopotamya Federasyonu: Savaşın kazananı barışın kaybedeni yoktur

    MARDİN (İGFA) – Mardin Mezopotamya Aile Sosyal İlişkiler ve Kültür Federasyonu, PKK’nın silah bırakma ve kendini feshetme kararına ilişkin yazılı bir açıklama yaparak, barış sürecine tam destek verdiklerini duyurdu. Açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin katkılarıyla başlatılan sürecin, huzur, güven ve kardeşlik ortamına giden yolda tarihi bir safhaya ulaştığı vurgulandı.

    Federasyon yönetimi, kanaat önderlerinin barışın öncülüğünü yapması gerektiğini belirterek, “Siyasi liderler, akademisyenler, sanatçılar, gazeteciler ve aşiret liderleri gibi kanaat önderlerimiz, barış sürecinde siyasi liderlerimize destek olmalı. Sivil toplum kuruluşları da bu mücadelede yer almalı” dedi.

    “TÜRK-KÜRT KARDEŞLİĞİ 1000 YILLIK”

    Türk ve Kürt halklarının bin yıllık kardeşliğine vurgu yapılan yazılı açıklamada, “İranlılar ve Araplar, Türk boylarını topraklarından savaşla atmaya çalışırken, Revvâdî Kürt miri (beyi) Vehsûdân, 1029 yılında Kaşgarlı Mahmut’tan kaçan 2000 Oğuz çadırını kendi topraklarına kabul etti ve böylece Türklerin Azerbaycan, Kürdistan ve Anadolu’daki yerleşik hayat serüveni başlamış oldu. Dememiz o ki ey Türk ve Kürt kardeşler tırnak ve et gibi bir bütün olan kardeşler bizim 1000 yıllık kardeş bağımız mevcuttur bu kardeşliğin kıymetini bilelim. Barış, insanların birbirleriyle ve çevreleriyle uyum içinde yaşamalarıdır. Barışla çocuklar güvenle büyüyebilir, farklılıklar saygıyla bir arada olabilir” ifadelerine yer verildi.

    Federasyon açıklamasında, yarım asırlık çatışma sürecinin sona ermesi temennisinde bulunarak, “PKK’nın silah bırakma kararı, milletimizin özlediği kardeşlik yolunda kutsal bir adımdır. Herkes elini taşın altına koymalı. Allah’tan dileğimiz, hiçbir ana ağlamasın, hiçbir gelin dul, hiçbir çocuk yetim kalmasın” dedi.

  • Levrek, çipura ve Türk somonu ihracatı sırtladı

    Levrek, çipura ve Türk somonu ihracatı sırtladı

    İZMİR (İGFA) – Son 5 yılda Türkiye’nin ihracatıysa yüzde 58’lik artışla 166 milyar dolardan 262 milyar dolara yükseldi. Su ürünleri sektörü, Türkiye’nin ihracat artış hızını ikiye katladı.

    Türkiye’de 2002 yılında 1.245 olan su ürünleri yetiştiricilik tesisi sayısı 2024 yılı sonunda yüzde 94’lük artışla 2.427’ye yükseldi. Bu artış üretime de yansıdı. 2002 yılında 50 bin ton olan yetiştiricilik kapasitesi, 2024 yılı sonunda 850 bin tona ulaştı.

    Üretimdeki artış ihracattaki sıçramayı beraberinde getirdi. Dünya’nın en ünlü restoranlarında Türk su ürünleriyle hazırlanan menülerin en çok tercih edelenler arasında yer aldığını paylaşan Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan, Türk su ürünlerinin dünyanın her tarafında büyük beğeniyle tüketildiğini dile getirdi.

    Türk su ürünleri sektörünün AR-GE çalışmalarına da ağırlık verdiğini vurgulayan Kızıltan, “Türk su ürünleri sektörü son yıllarda Türk somonu türünde önemli yol kat etti. 2019 yılında 29 milyon dolar olan ihracatımız 2024 yılı sonunda 498 milyon dolara ulaştı. Sektörün 5 yılda 1 milyar doları aşan ihracat artışını Türk somonu domine etti. Levrek ihracatımız 331 milyon dolardan 570 milyon dolara, çipura ihracatımız 286 milyon dolardan 508 milyon dolara çıktı. İhracatımızdaki artışı bu üç türümüz sırtladı” şeklinde konuştu.

    Türk su ürünleri sektörünün Pazar çeşitliliğine de temas eden Kızıltan,sürdürülebilir yetiştiriciliğin hızla arttığını, ileri teknolojiye dayalı akuakültür tesislerinin yaygınlaştığını belirtti.

    Türkiye’nin balıkçılık filosu oldukça gelişmiş bir seviyeye ulaştığını belirten Kızıltan, “Filomuzda, geleneksel kıyı balıkçılığı yapan teknelerden, açık deniz avcılığına uygun büyük ölçekli gemilere kadar geniş bir yelpazede araçlar bulunmaktadır. Özellikle büyük ölçekli gemiler, gelişmiş teknolojilerle donatılmış olup balıkçılığı daha verimli ve sürdürülebilir hale getirmektedir” dedi.

    İHRACATTA İLK ÜÇ ÜLKE RUSYA, İTALYA VE HOLLANDA

    Türk su ürünleri sektörünün en fazla ihracat yaptığı ülkelere bakıldığında Rusya Federasyonu 435 milyon dolarlık taleple ilk sırada yer aldı. İtalya, 239 milyon dolarlık Türk su ürünleri ithalatıyla zirve ortağı olurken, zirvenin üçüncü basamağında 170 milyon dolarla Hollanda yer buldu.

    Türkiye, en büyük dördüncü ihraç pazarı Yunanistan’a 164 milyon dolarlık su ürünleri ihraç ederken, beşinci sıradali ülke 159 milyon dolarlık taleple İngiltere oldu. Orkinos balığı ihracatında açık ara birinci ülke olan Japonya’ya 2024 yılında 115 milyon dolarlık su ürünleri ihraç edildi.

    Türk su ürünleri sektörünün hava kargoyla büyük başarılara imza attığı Amerika Birleşik Devletleri’ne yapılan su ürünleri ihracatı 93 milyon dolara ulaştı.

    Türkiye’nin geleneksel ihraç pazarı Almanya’ya 76 milyon dolarlık su ürünleri ihraç edilirken, İspanya 63 milyon dolarlık ihracatla dokuzuncu sıraya adını yazdırdı. Güney Kore 40 milyon dolarlık Türk su ürünleri talebiyle 10. ülke olarak listede yerini aldı. İlk 10 ülkeye yapılan ihracat 1 milyar 592 milyon dolara ulaştı.

  • Kayseri Talas’tan Türkçe Sokağı

    Kayseri Talas’tan Türkçe Sokağı

    KAYSERİ (İGFA)- Kayseri Talas Belediyesi tarafından hayata geçirilecek ‘Türkçe Sokağı’ projesinin açılış töreni, 17 Mayıs Cumartesi günü saat 14.30’da Ali Saip Paşa Caddesi (Osmanlı Kültür Sokağı) üzerindeki ‘Türkçe Sokağı’nda gerçekleştirilecek. Açılışa, ünlü sanatçı Bünyamin Aksungur da vereceği konserle renk katacak.

    Türk dilini yaşatmak, genç nesillere aktarmak, dil bilincini güçlendirmek ve doğru kullanım hassasiyetini artırmak amacıyla tasarlanan proje, hayatın her anlamında Türkçenin hakim olmasını hedefliyor. ‘Türkçe Sokağı’nda, dilimize yönelik tanıtım, bilgilendirme, eğitici ve öğretici unsurlara yer verilecek; bölgedeki işletmelerin Türkçe isimler kullanması teşvik edilecek.

    “SOKAĞIMIZDA TÜRKÇE’NİN RUHUNU HİSSETTİRECEĞİZ”

    Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın, açılış öncesi yaptığı açıklamada projenin önemini vurguladı. Başkan Yalçın, dilin bir kimlik ve varlığımızın en güçlü nişanesi olduğunu belirterek, “Türkçemizi yaşatmak ve bu bilinci gençlerimize aktarmak bizim için vazgeçilmez bir görevdir. Projemizle, hem dilimizin doğru kullanımına dikkat çekecek hem de Ali Saip Paşa Caddemizde ve şehrimizin değişik noktalarında Türkçenin ruhunu hissettireceğiz” dedi.

    Başkan Yalçın ayrıca, projeye destek veren İçişleri Bakanlığı’na, iş birliği yapılan Kapadokya Gültepe Koramaz Tarih Kültür Eğitim ve Araştırma Derneğine ve emeği geçen akademisyenlere teşekkür ederek, tüm hemşehrilerini Türk Dil Bayramı’nın anlam ve önemine yakışır bu özel açılış töreni ile Bünyamin Aksungur konserine davet etti.

    ERÜ ÖĞRENCİLERİNİN ANLAMLI PROJESI

    Proje, Kapadokya Gültepe Koramaz Tarih Kültür Eğitim ve Araştırma Derneği ile iş birliği içinde yürütülüyor. Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Halit Erkiletlioğlu, Dernek Kurucu Üyesi Prof. Dr. Osman Özsoy ile ‘Türkçe Sokağı’ fikrinin sahibi Erciyes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kudret Altun ve öğrencileri projeye önemli katkı sağlayan isimler arasında yer alıyor.

  • İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi tarafından aile paneli düzenlendi

    İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi tarafından aile paneli düzenlendi

    İZMİR (İGFA) – Rektör Prof. Dr. Saffet Köse’nin moderatörlüğünde yapılan panelde, ‘Yılın Vakfı’ Ödülünü alan Gençleri Evlendirme ve Mehir Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Mustafa Özdemir, İKÇÜKAM Müdürü Prof. Dr. Fatma Akkuş Yiğit, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Psikoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Mustafa Şahin konuşmacı olarak yer aldı. Paneli, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Muhsin Akbaş, Prof. Dr. Süleyman Akbulut, Prof. Dr. Yasin Bulduklu, Dekanlar, akademik ve idari personel, vakıf ve STK temsilcileri ile öğrenciler takip etti.

    “Mehir ve Aile” panelinin açış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Saffet Köse üniversite olarak sosyal sorumluluk bilinciyle aile kurumunun güçlendirilmesi yönündeki çalışmaları oldukça önemsediklerinin altını çizdi. Aile kavramı üzerinden oluşturulan problemlerin toplumun temel yapısına zarar verdiğine işaret eden Rektör Prof. Dr. Köse, bu kapsamda 2025 yılının ‘Aile Yılı’ ilan edilmesini çok değerli bulduğunu ifade etti.

    AİLE KENDİ İÇİNDE BİR DEVLETTİR

    ‘Aile Yılı” temasıyla farkındalık ve dayanışma projelerine katkı sunmaya devam edeceklerini kaydeden Rektör Prof. Dr. Köse, medeniyetimizin aile ve devleti bütünleştirici bir yapıyı esas aldığına işaret etti. Prof. Dr. Köse, “Aile kendi içinde bir devlettir. Devlet o milletin büyük ailesidir. Onun da ana dinamiği muhabbettir. Mesela ailede yer alan akrabalık kavramlarını topluma taşımışsınız. Toplumda hiç tanımadığınız insana ana, baba, dersiniz, hala teyze dersiniz, amca, dayı diye hitap edebilirsiniz. İşte bu bir aile oluşturmaktır” diye konuştu.

    28 ÜLKEDE FAALİYET YAPAN ULUSLARARASI BİR VAKIF KONUMUNDAYIZ

    Konuşmasına aile yılı ilan edilmesinin stratejik bir hamle olduğunu vurgulayarak başlayan Mehir Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Mustafa Özdemir, Rektör Prof. Dr. Köse ile 1995 yılında vakıf paydasında birlikte yola çıktıklarını aktararak evlendirmeyi bir ‘mutluluk hareketi’ olarak gördüklerini ifade etti. Başkan Özdemir, “Vakfımızın 16.000’e yakın çiftin yuva kurmasına aracılık etmek için 30 yıldır durmaksızın çalışıyor. Benzersiz bir STK’yız ve 28 ülkede faaliyet yapan uluslararası bir vakıf konumundayız. Dil, din, ırk ayrımı yapmayız. Savaş, sel, deprem olan bölgelerde, ülkelerde hızlıca toplu düğünler icra ediyoruz. Mehir Vakfı 18-40 yaş arasında nişanlı çiftlerin mutlu yuvalar kurmasına, bu sayede huzurlu bir dünya oluşmasına vesile olmaya çalışıyor. ‘Ben evlenmek istiyorum, yuva kurmak istiyorum’ diyen kadına, erkeğe Yüce Allah’ın ciddi bir yardımı var, muhabbeti var, sevgisi var. Biz bu sevginin bilinciyle yola çıktık ve ‘mutluluk hareketi’ mottosuyla tüm dünyada huzurlu bir geleceğe katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Mutluluğa ulaşmak için bize yapılan müracaatlara bir ay ile 90 gün arasında cevap veriyoruz. Belki de mobilya, beyaz eşya üzerinden kurulan 5 yıllık hayalleri, 3 aya indiriyoruz. A’dan Z’ye bir eve ne lazımsa onu veriyoruz. Evlenmek isteyen herkese kapımız açık. Marifet iltifata tabi ve bu mutluluk hareketinde Sayın Cumhurbaşkanımız bizi her zaman takdir etti. Kendilerinin tevcih ettiği 12’nci ödülümüz olan ‘Yılın Vakfı’ ödülü bizim çok kıymetli bir taltif oldu. Buradan zat-ı alilerine hürmetlerimi sunuyorum. Kendilerine sözümüz var; Gazze’de de düğün yapacağız. Mazlumların olduğu her coğrafyada olmaya devam edeceğiz. Türkiye hayırseverleri başta Konya hayırseverleri olmak üzere yardımlarını esirgemeyen herkese buradan teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.

    BİRİNCİ SIRADA AİLE, İKİNCİ SIRADA ORDU

    İKÇÜKAM Müdürü Prof. Dr. Fatma Akkuş Yiğit, medeniyetimizde kadının ailedeki ve toplumdaki yerini aktardığı sunumunda, Türklerde ailenin toplumun ve devletin temini olarak görüldüğünü belitti. Prof. Dr. Yiğit, “Sağlam bir toplum olabilmesi için güçlü bir aile olması şarttır. Bizim anlayışımızda, güçlü bir aile, güçlü bir toplumu, güçlü toplum da güçlü bir devlet oluşturuyor. Türkler anayurtları olan Türkistan coğrafyasından yüzyıllar içerisinde dünyanın pek çok yerine dağılmış ve pek çok yerde devlet kurmuş büyük bir millet. Pekâlâ, bu dağınıklığa rağmen Türk milleti nasıl ayakta kalabildiği sorusuna baktığımız zaman burada biz iki faktörü görüyoruz. Birincisi aile, ikincisi de ordu. O sebeple Türk milletinin ayakta ve sağlam olarak kalabilmesinde ailenin oldukça büyük bir rolü var ve ordunun da güçlü olması, ailenin güçlü olmasına bağlı olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Orhun Yazıtları ve Dede Korkut hikayeleri ve hatta ondan önce eski metinlerde aile ve akrabalık ilişkilerine dair çok farklı ve fazla kelime görüyoruz. Eski Türkçede aile ‘oguş’ olarak isimlendiriliyor. Ailelerin bir araya gelmesi ile uruglar, uruglar bod (boy, kabile), bodun (boylar birliği) ve il (devlet) oluşumunu görüyoruz. Bodunu özellikle vurgulamak istiyorum. Çünkü boylar aile ile devlet arasında bir aracı. Bu boyların hanedanlıkları kurduğunu görüyoruz. Türkiye’ye en çok göç eden Türkler Oğuz boylarıdır. Oğuz boyları içerisinde mesela Selçuklular, Kınık boyundan, Osmanlılar da Kayı boyundandır. Bundan dolayı bu boylar devletle aile arasında önemli bir iletişim aracı olduğunu tarih boyunca görüyoruz” ifadelerini kullandı.

    MİLLÎ MÜCADELE KADIN KAHRAMANLAR

    Cumhuriyetin 100’üncü yılı etkinlikleri kapsamında çıkardıkları “Millî Mücadele Basınında Kadın Kahramanlar” kitabında, İstiklal mücadelesinde öne çıkan kadınlarımız ile birlikte isimleri unutulmuş nice kahraman kadınları gün yüzüne çıkardıklarından bahseden Prof. Dr. Fatma Akkuş Yiğit, 2025 yılının aile yılı olmasının tarihsel süreç açısından bakıldığında da çok önemli bir dönüm noktası olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Yiğit, “Türk devletlerinde ailenin kurulması ve aile adına gerekli tedbir ve önlemlerin alınmış olduğunu görüyoruz 2025 yılının aile yılı olmasını hem ailenin güçlenmesi hem de akrabalık, aile bağlarının güçlendirilmesi adına oldukça kıymetli buluyorum. Millî Mücadele Basınında Kadın Kahramanlar kitabında, arşiv özellikle süreli yayınlarda gazeteler kullanarak pek çok kadın kahramanımızın isimlerini zikrettik. Onları da minnet ve rahmetle yad ediyoruz” dedi.

    ÖNLEYİCİ ÇALIŞMALAR TEDAVİNİN ÖNÜNDE GELİR

    Güçlü devlet olmanın yolu sağlıklı bireylerden geçtiğini ifade eden Prof. Dr. Şahin, koruyucu, önleyici politikaların ekonomik anlamda da önemli faydalar sağlayacağını belirtti. Prof. Dr. Şahin, “Devletin bugün ilaca ve rehabilitasyon hizmetlerine harcadığı para, antidepresanlara harcadığı paralara baktığımız zaman daha yüksek olduğunu görüyoruz. Bu yatırımın aslında aileye yapılması gerekir. Tedavi etmek daha zor bir şeydir. Önleyici çalışmalar, önleyici müdahaleler her zaman tedavinin önünde gelir ve biz devlet olarak aile yılında güzel bir farkındalık yaratmak, bunları hayata geçirme bilincine ulaşmak istiyoruz” dedi.

  •  ATKB, New York Türkevi’nde sanat ve edebiyatı bir araya getirdi!

     ATKB, New York Türkevi’nde sanat ve edebiyatı bir araya getirdi!

    abdpost.com / ABD (İGFA) – Türkiye Cumhuriyeti New York Başkonsolosluğu’nun destekleriyle gerçekleşen programda çini sanatçısı Almula İdil Kılıç, iç mimar ve patchwork sanatçısı Olcay Soymen Seçilmiş ve yazar Çağla Ural eserleriyle yer aldı. ABDPost New York Temsilcisi Özlem Özgüt Yörekli programı okurlarımız için takip etti.

    Amerika Türk Kadınlar Birliği (ATKB) ve Atatürk Okulu’nun ortak organizasyonuyla New York Türkevi, “Sanatın ve Sözün Buluştuğu Gün” etkinliğine ev sahipliği yaptı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk kadını yere değil, omuzlar üzerine yükselmeye layıktır” sözünden ilhamla düzenlenen bu anlamlı buluşma, sanatla sözü, kültürle geleneği bir araya getirdi.

    Etkinlikte yer alan sanatçı Olcay Seçilmiş, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mezunu bir iç mimar ve patchwork sanatçısı olarak eserlerini sanatseverlerle buluşturdu.

    Geleneksel Osmanlı motiflerini modern kumaş teknikleriyle birleştiren Seçilmiş, Japon Sashiko tekniğinden ilhamla yaptığı işlerini ilk kez bu kapsamda sergilemenin heyecanını yaşadığını belirtti.

    Ayrıca New York Başkonsolosu Büyükelçi Ahmet Yazal’a patchwork bir yastık hediye etti.

    Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Yaşayan Miras Taşıyıcısı” unvanıyla onurlandırılan Çini sanatçısı Almula İdil Kılıç’ın eserleri de sergide yer aldı.

    “Çinili Düşler”, “Türk Düğümü”, “Osmanlı Kalyonları” ve “İdilce” gibi farklı koleksiyonlarından eserlerin yer aldığı sergiye katılım gösteren Kılıç, sanatın aktarılmasında eğitimin ve paylaşımın önemine değindi.

    New York’a özgü bu buluşmada eserlerinin sergilenmesinden duyduğu onuru dile getiren Kılıç, BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ahmet Yıldız’a çini eseri takdim etti.

    BERNA GÜRDAL: “KÜLTÜRÜMÜZÜ DÜNYA SAHNESİNDE TANITMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

    Etkinliğin ev sahibi ATKB Başkanı Berna Gürdal, konuşmasında Amerika Türk Kadınlar Birliği’nin Birleşmiş Milletler Küresel İletişim Bölümüne üye olduğunu hatırlatarak, bu sorumluluk çerçevesinde Türk kültürünü uluslararası ortamlarda tanıtmanın önemini vurguladı: “Sanatın kumaşla, çiniyle, sözle buluştuğu bu özel günde üç güçlü kadın sanatçımızla bir araya geldik. Hepsi kendi alanında kültürel mirasımıza değer katıyor.”

    TÜRK KADINLARININ SANATTA VE KÜLTÜRDEKİ İZLERİ VURGULANDI

    Kültür ve sanat dolu etkinlikte konuşmasını gerçekleştiren çini sanatçısı Almula İdil Kılıç, “Sanatın ve sözün buluştuğu bu günde, Amerika’da yaşayan kahraman Türk kadınlarının sesi olan ATKB’nin davetiyle bu organizasyonda yer almaktan büyük onur duyuyorum,” dedi.

    2017 yılından bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Yaşayan Miras Taşıyıcısı” unvanına layık görülen Kılıç, eserlerinin yer aldığı sergide “Çinili Düşler”, “Türk Düğümü”, “Osmanlı Kalyonları” ve “İdilce” koleksiyonlarından seçkiler sundu.

    Kılıç ayrıca, etkinlikte yer almaktan duyduğu heyecanı dile getirerek, eserlerinin tanıtımına destek olan Türkiye Cumhuriyeti New York Başkonsolosu Büyükelçi Ahmet Yazal’a, ATKB Başkanı Berna Gürdal’a ve sanata katkılarıyla tanınan Rahmi Koç’a teşekkür etti.

    EL EMEĞİ PATCHWORK ESERLER İLK KEZ SERGİLENDİ

    Etkinliğe el emeği patchwork çalışmalarıyla katılan Olcay Soymen Seçilmiş, eserlerinde genellikle Osmanlı desenlerini ve Japon “Sashiko” tekniklerini kullandığını belirtti.

    Boş zamanlarında hobi olarak başladığı bu sanat dalını uzun yıllardır sürdürdüğünü aktaran Seçilmiş, “Bu eserleri ilk kez böyle bir sergide sanatseverlerle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyorum,” dedi.

    Olcay Soymen Seçilmiş, ATKB Deneyim Kurulu üyesi ve Atatürk Okulu destekçisi kimliğiyle de biliniyor.

    Etkinlik kapsamında BM Daimî Temsilcisi Büyükelçi Ahmet Yıldız’a özel bir patchwork yastık hediye etti.

    EDEBİYATLA BULUŞMA: KİTAP SÖYLEŞİSİ VE İMZA GÜNÜ

    Programın edebiyat ayağında ise yazar Çağla Ural, “Mira’nın Kırmızı Defteri” kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi. Moderatörlüğünü ATKB Genel Sekreteri Mine Yenigün’ün üstlendiği oturumda, Ural; “Esirşehirde Bir Kadın” ve “Sultanla Son Dans” gibi tarihi romanlarının da yer aldığı edebi serüveninden bahsetti.

    Söyleşide yazarlığa geçiş sürecini ve ilham kaynaklarını anlatan Ural, Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanının kendisini yazmaya teşvik ettiğini belirtti.

    Özellikle kadın dayanışmasına yer verdiği son romanı Mira’nın Kırmızı Defteri ile ilgili detaylar paylaşan yazar, “Yazmak bir yolculuk. Hikâyenin başlangıcını ve sonunu bilsem de aradaki yol çoğu zaman beni bile şaşırtıyor,” dedi.

    Söyleşi sonrasında kitaplarını imzalayan Ural, okurlarıyla birebir sohbet etme fırsatı da buldu.

    BÜYÜKELÇİLER DE SANATA DESTEK VERDİ

    Etkinliğe Türkiye Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Büyükelçi Ahmet Yıldız ve Türkiye Cumhuriyeti New York Başkonsolosu Büyükelçi Ahmet Yazal da katıldı. Her iki büyükelçiye de sanatçılar tarafından özel hazırlanmış hediyeler takdim edildi.

    Almula İdil Kılıç, kendi el yapımı çini eserini Büyükelçi Yıldız’a sunarken, etkinliğin kültürel derinliğine vurgu yaptı.

    Programın sonunda ATKB tarafından sanatçılara çiçek ve hediyeler takdim edildi. Daha sonra konuklar imza gününe katılarak yazarlardan kitaplarını temin etti ve hatıra fotoğrafları çektirdi.

    Sanatla iç içe geçen bu anlamlı gün, hem Amerika’daki Türk toplumu hem de uluslararası konuklar için kültürel bir köprü niteliği taşıdı. Türkevi’ndeki sergi 14 Mayıs’a kadar sergilenmeye devam edecek.

  • Bahçeli: 47 yıldır yazılan kanlı sayfa kapanacak

    Bahçeli: 47 yıldır yazılan kanlı sayfa kapanacak

    ANKARA (İGFA) – MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, PKK Terör Örgütünün Feshi Ve Silah Bırakması ardından açıklama yaptı.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, ”Türkiye Cumhuriyeti Devleti açık talihiyle, ortak aklı çalıştıran milli birlik ve dayanışma tablosuyla, aynı zamanda mülkün temeli olan adalet tabanıyla, elbette asırlara sari ahlak müktesebatının tasarruf ve taahhüdüyle tarihi bir eşiktedir.

    Türk vatanının her yöresine emek, sabır ve fedakârlıkla ekilen barış tohumları umutla sulanmış, nihayet tomurcuklanmış ve çiçek açmıştır.
    Bugüne kadar çekilen çileler, katlanılan badireler, karşılaşılan belalar, ödenen bedeller, dökülen tertemiz şehit kanları milli yüreklere ateş gibi düşse de milli birlik ve kardeşliğimizi heba ve heder edecek siyasi ve sosyolojik kırılma hiç yaşanmamıştır.

    Türk’ün Kürt’e, Kürt’ün Türk’e hürmet, muhabbet ve bağlılığı aziz Türk milleti varlığında tezahür ve temerküz etmiş, bununla mündemiç olmak suretiyle hiçbir kopma, parçalanma veya zayıflama emaresine tesadüf edilmemiştir.

    Dünya çapında zincirleme reaksiyon gösteren savaş ve çatışmalar silsilesinin karanlık gölgesi beşeriyet ve coğrafyaları pek çok yönden tahakküm ve tesirine almışken, Türkiye Yüzyılı’nın barış ve huzur uyanışıyla tahkim, taltif ve tarifi muazzam bir atılımın, muhteşem bir tarihsel akışın tescilidir.” dedi.

    SIRRI SÜREYYA ÖNDER’İ ANDI

    Bahçeli ayrıca paylaşımında ”Bu vesileyle 3 Mayıs 2025’te hayata veda eden, terörsüz Türkiye gayesine samimiyetle hizmet eden merhum Sırrı Süreyya Önder’i rahmetle anıyor, mekanı cennet olsun diyorum.

    Terörsüz Türkiye hedefini bir devlet politikası haline getiren, özverili bir şekilde tavrını ve duruşunu gösteren Sayın Cumhurbaşkanımıza, partisinde ve devlet bürokrasinde mücadele edip terörsüz geleceğin mimarisine destek veren mesai arkadaşlarına,

    27 Şubat barış ve demokratik toplum çağrısıyla tarihsel sorumluğu üzerine alan PKK’nın kurucu önderi Abdullah Öcalan’a, İmralı-DEM Parti-Kandil arasında temas ve görüşme trafiğini yürüten heyetlere, DEM Parti’nin eş genel başkanlarına, yönetici ve milletvekillerine,

    Türk ve Kürt kardeşliğine sahip çıkan her vatan evladına,

    Elbette Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesiyle hiyerarşik zincir içindeki tüm kahramanlarımıza teşekkür ediyor şükranlarımı sunuyorum. Aziz şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, gazilerimize uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum. Büyük Türk milletini saygıyla selamlıyor, terörsüz Türkiye’yle ilgili tarihi gelişme ve kararların hayırlı olmasını Rabbim’den niyaz ediyorum.” ifadelerine yer verdi.

  • İYİ Partili Milletvekili Türkoğlu’ndan İznik Konsiline sert çıkış!

    İYİ Partili Milletvekili Türkoğlu’ndan İznik Konsiline sert çıkış!

    BURSA (İGFA) – İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, İznik’te düzenlenmesi planlanan sözde konsil etkinliğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğine yönelik bir tehdit olarak değerlendirdi.

    Bağımsız Türk Ortodoks Kilisesi öncülüğündeki protestoda konuşan Türkoğlu, “Bu kadim topraklar Türk milletinin alın teriyle yoğrulmuş, şehit kanıyla mühürlenmiştir. Din kisvesi altında entrika çevrilemez. Bu, alenen egemenliğimizi hedef alan emperyal bir kalkışmadır” dedi.

    Fener Rum Patriği Bartholomeos’un “Konstantinopol Ekümenik Patrikliği” unvanıyla Lozan Antlaşması’nı hiçe saydığını savunan Milletvekili Türkoğlu, bu girişimin Sevr’i yeniden canlandırma ve İstanbul’u “Konstantinopol” olarak tanıtma çabası olduğunu belirtti. “Bu millet, tapusuna uzanan elleri yüz yıl önce kırdığı gibi bugün de kıracaktır” diye konuştu.

    Milletvekili Türkoğlu, iktidarın sessizliğini de eleştirerek, Gökçeada ve Bozcaada’nın ilhakı için Atina’da düzenlenen konferanslara, Papa ve Bartholomeos’un İznik’teki “Yeni Roma” söylemlerine ve ABD Başkanı’na verilen sembolik mesajlara dikkat çekti. Ayrıca, Ukrayna Barış Konferansı’nda Bartholomeos’un devlet temsilcisi gibi davranmasını ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın tepkisizliğini sorguladı: “Bartholomeos kimi temsil etti? Hangi hakla Türkiye adına söz aldı?”

    “LOZAN TÜRK MİLLETİNİN ONURUDUR”

    Fener Rum Patrikhanesi’nin Vatikan benzeri bir yapıya dönüştürülmek istendiğini öne süren Türkoğlu, “Bartholomeos, Türk topraklarında devlet içinde devlet rolüne soyunuyor. İznik bahanesiyle İstanbul’a göz dikiliyor. Ancak Türk milleti ayakta!” dedi.

    Türkoğlu, Bartholomeos, Papa ve iktidara, “Haddinizi bilin! Bu milletin sabrını daha fazla sınamayın. Bu ihanete karşı biz varız!” sözleriyle seslenerek, “Allah bu milleti gafillerden korusun” temennisinde bulundu.

  • Sakarya, Kocaeli Oda Orkestrası’nı keyifle dinledi

    Sakarya, Kocaeli Oda Orkestrası’nı keyifle dinledi

    KOCAELİ (İGFA) – Kocaeli’nin marka değeri haline gelen Büyükşehir Belediye Konservatuvarı Oda Orkestrası’nın ünü il sınırlarını aştı. Başarılı orkestra konser vermek üzere Sakarya Üniversitesi tarafından kente davet edildi.

    BÜYÜKŞEHİR ODA ORKESTRASINA ALKIŞ

    Klasik Batı ve Türk Sanat Müziği eserlerini senfonik ortamda seslendiren Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Oda Orkestrası, muhteşem performansıyla Sakarya’yı kendine hayran bıraktı. Konserde Sakarya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğretim görevlisi Prof. Dr. Nilgün Sazak solist olarak yer alırken, Cengiz Atlan neyde, Tuncay Kardaş kanunda, Hamdi İtil ise ud ile orkestraya eşlik etti. Engin Şen yönetiminde Sakarya Üniversitesi Turgut Özal Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen konseri, Sakarya Üniversitesi öğrenci ve akademisyenlerinin yanı sıra vatandaşlar da ilgi ve keyifle izledi.

    KLASİK ESERLER BAŞARILI İLE SESLENDİRİLDİ

    Konserin ilk bölümünde klasik batı müziğinin sevilen eserleri icra edildi. Orkestra bu bölüme Goran Bregoviç’in ünlü Underground Tango’su ile başladı. Ardından orkestranın başkemancısı Oğuz Yaşar Özzeren, Vivaldi’nin mi minör Keman Konçertosu’nu büyük bir başarı ile seslendirdi. Orkestra üyelerinden Zeynep Sarıtaş da Cimarosa’nın Obua Konçertosundaki solo performansıyla göz doldurdu. Bölümün son eserinde ise, D Shostakovich’in klasik müzik severler tarafından beğeni ile dinlenen 2 numaralı Vals Jazz Suiti çalındı.

    SENFONİK ORTAMDA TÜRK EZGİLERİ

    İkinci bölümde ise Türk Sanat Müziği eserlerine yer verildi. Senfonik ortamda seslendirilen şarkılar Sakaryalılar tarafından büyük beğeni gördü. Bu bölüm, üç halk şarkısı olan Şehnaz, Katibim, Nihavend Longa ile başladı. Kocaeli Büyükşehir Belediye Konservatuvarı flüt eğitmeni Ekim Türkü Özdemir üç halk şarkısında flütüyle solo performans sergiledi.

    PROF. DR. SAZAK MUHTEŞEM SESİ İLE EŞLİK ETTİ

    Öte yandan konserde Sakarya Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Nilgün Sazak da solist olarak yer aldı. Prof. Dr. Sazak; Kaptanizade Ali Rıza Bey’in “Denizde Akşam”, Muallim İsmail Hakkı Bey’in “Fikrimin İnce Gülü”, “Ah Bir Ataş Ver”, Manastır Türküsü “Bülbülüm Altın Kafeste” ile duayen bestekar Erol Sayan’ın “Kalbe Dolan O İlk Bakış” adlı eserlerinde muhteşem soprano sesiyle Oda Orkestrası’na eşlik etti. Alkışlar ile taçlanan gecede Oda Orkestrası’nın başarısı bir kez daha gözler önüne serildi.

    ENGİN ŞEN YÖNETİMİNDEKİ ODA ORKESTRASI ÜYELERİ

    Engin Şen yönetimindeki Oda Orkestrasında; Oğuz Yaşar Özzeren (Başkemancı), Yağmur Çınar, Musab Çağrı Türk, Faruk Çetin (2. Keman), Engin Yaşar, Simay Terzioğlu, Yeşim Uzunhasanoğlu, Sıla Bostancı (viyola) Özge Aysu, Ahmet Efe Küçük, Ayşe Naz Şahin (viyolonsel), İsmail Hakkı Gayretli, Ceyda Durak, Gizem Yaşar (Flüt), Ekim Türkü Özdemir, Tolga Batur klarnet, Zeynep Sarıtaş, Çınar Deniz Özbek trompet, Ulaş İskenderoğlu

    Prof. Dr. Nilgün Sazak (Soprano) Dr. Öğretim Görevlisi Cengiz Atlan (Ney) Öğretim Görevlisi, Hamdi İtil (Ud) Öğretim Görevlisi Tuncay Kardaş (Kanun) yer aldı.

  • İngilizler kuru üzümün, Amerikalılar kuru kayısının peşinde!

    İngilizler kuru üzümün, Amerikalılar kuru kayısının peşinde!

    İZMİR (İGFA) – Çekirdeksiz kuru üzüm ihracatı yüzde 10’luk artışla 360 milyon dolardan 396 milyon dolara ulaşırken, kuru incir ihracatı yüzde 28’lik artışla 228 milyon dolardan 292 milyon dolara ilerledi.

    Geçen sezonki ihracat tutarının yüzde 6 gerisinde kalan kuru kayısıdan elde edilen döviz tutarı 317 milyon dolar olarak kayıtlara geçti.

    MİKTAR BAZINDA İHRACAT YÜZDE 16 GERİLEDİ

    Çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir ihracatı döviz bazında yüzde 9 artarken, miktar bazında yüzde 16’lık düşüş yaşadı. Ege İhracatçı Birlikleri kayıtlarına göre 2023/24 sezonunda Türkiye, 269 bin tonluk kuru meyve ihraç etmişken, 2024/25 sezonunun aynı döneminde 226 bin tonluk kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir ihraç etti.

    Türkiye’nin Dünya kuru meyve ambarı olduğunu dile getiren Ege İhracatçı Birlikleri Sürdürülebilirlik ve Organik Ürünler Koordinatörü ve Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, Türk üreticilerinin bin bir emekle ürettikleri kuru meyveleri Türk ihracatçılarının dünyanın dört bir tarafına ihraç ederek katma değere dönüştürdüklerini paylaştı.

    Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlıklı ürünler kategorisinde yer alan çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incirin hem ihraç pazarlarında hem de Türkiye’de tüketiminin artması için çaba gösterdiklerini anlatan Işık, “Sağlıklı nesiller için sağlıklı kuru meyvelerimizin tüketiminin artması için var gücümüzle çalışıyoruz. Üreticilerimiz kaliteli ve gıda güvenliği sağlanmış kuru meyveleri üretirken bizler Fuarlar, URGE Projeleri ve TURQUALITY Projeleri, ticaret heyetleri ve alım heyetleriyle kuru meyvelerimizi pazarlıyoruz. 7’den 70’e her nesil kuru meyvelerimizi gönül rahatlığıyla tüketebilir” diye konuştu.

    Mart ve Nisan aylarındaki soğuk havalar ve don olayı sonrasında kayısı ve üzüm bölgelerinde önemli kayıplar oluştuğunu aktaran Başkan Işık, şöyle devam etti: “36 ilde yaşanan ve son yılların en büyük kayıplarına neden olan don olayı sonrasında Devletimizin şefkat elini kayısı ve üzüm üreticilerimize ve işletmelerimize uzatmasını ve desteğini arttırmasını bekliyoruz” dedi.

    KURU ÜZÜMÜMÜZÜ EN ÇOK İNGİLİZLER, KURU İNCİR VE KURU KAYISIMIZI AMERİKALILAR TALEP ETTİ

    Türkiye’den en çok çekirdeksiz kuru üzüm ithal eden ülke 117 milyon dolarlık tutarla İngiltere olurken, Hollanda 48,5 milyon dolarlık taleple zirve ortağı oldu. Almanya 38,4 milyon dolarlık Türk üzümü ithal ederek adını üçüncü sıraya yazdırırken, İtalya’ya 35 milyon dolarlık, Fransa’ya 25 milyon dolarlık çekirdeksiz kuru üzüm ihraç ettik.

    Ege İhracatçı Birlikleri bünyesindeki 6 gıda birliğinin ABD pazarında Türk gıda ürünlerinin Pazar payını artırmak için 6 yıldır sürdürdükleri Turkish Tastes isimli TURQUALITY Projesi sonrasında kuru kayısı ve kuru incir ihracatında ABD lider konuma yükseldi. 2024/25 sezonunda 1 Ağustos 2024-3 Mayıs 2025 tarihleri arasında ABD’ye kuru kayısı ihracatı 56,4 milyon dolara ulaştı.

    Fransa 26 milyon dolarlık, Almanya 25 milyon dolarlık Türk kuru kayısısı ithal ederken, bu ülkeleri 14 milyon dolarla Avustralya ve 12,5 milyon dolarla İngiltere izledi.

    Amerika Birleşik Devletleri, Türk kuru incirine olan talebini yüzde 48’lik artışla 43 milyon dolardan 64 milyon dolara taşıdı ve zirvede yerini sağlamlaştırdı. Türkiye’nin kuru incir ihracatında geleneksel pazarlarından Fransa 35,3 milyon dolarlık kuru incir ithalatıyla ikinci olurken, üçüncü basamakta 34 milyon dolarla Almanya yer aldı. Türkiye, İtalya’ya 13,4 milyon dolarlık, Kanada’ya 12,7 milyon dolarlık kuru incir ihraç etti.

  • Bursa’da ‘özel askerler’ için kına eğlencesi

    Bursa’da ‘özel askerler’ için kına eğlencesi

    BURSA (İGFA) – Zihinsel ya da fiziksel engelleri nedeniyle yaşıtları gibi askere gidemeyen bireylerin vatani görevlerini yerine getirebilmeleri için başlatılan 1 günlük askerlik uygulamasından yararlanan yaklaşık 80 kişi, Bursa Kent Konseyi Engelliler Meclisi’nin organize ettiği kına gecesiyle askere uğurlandı. Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’ndeki geceye, Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanvekilleri Mehmet Aydın Saldız ve Sinan Nergiz, Bursa Garnizon Komutanı Tank Albay Refai Eciroğulları, Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, Engelliler Meclisi Başkanı Samet Şahin, askeri erkan ve engelli bireylerin aileleri katıldı.

    Dev Türk bayrağı açarak salona giren asker adayları, bando eşliğinde marşlarla yürüyüş yaptı. Engelli genç kızların kına tepsilerini taşıdığı yürüyüş, Türk bayrağının dalgalandırılmasıyla sona erdi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunduğu programda protokol üyeleri, gençlerin eline kına yaktı. Duygusal anlar yaşayan aileler, asker kıyafeti içerisindeki çocuklarıyla bol bol hatıra fotoğrafı çektirdi. Hem üniforma giymenin heyecanını yaşayan hem de Büyükşehir Belediyesi orkestrası eşliğinde doyasıya eğlenen asker adayları, Türk bayrağı işlemeli yazmaları omuzlarına takarak aileleriyle unutamayacakları bir akşam yaşadı.

    Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Mehmet Aydın Saldız, konuşmasına Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in selamlarını ileterek başladı. Askerlik görevinin Türk milleti için gurur verici bir kavram olduğunu anlatan Saldız, özel gereksinimli bireyleri asker üniformasıyla gördüğünde gurur duyduğunu dile getirdi. Askerleri yetiştiren ailelere de teşekkür eden Saldız, tüm asker annelerinin de Anneler Günü’nü kutladı.

    Bursa Garnizon Komutanı Tank Albay Refai Eciroğulları, Türk milletinin vatanı uğruna evlatlarını seve seve şehit olsun diye feda eden bir toplum olduğunu söyledi. Türkiye’nin zor bir coğrafyada bulunduğunu belirten Eciroğulları, Mehmetçiği vatan savunması için eğitmeye devam edeceklerini ifade etti. Türk askerinin her zaman ve her daim hazır olduğunu dile getiren Eciroğulları, bir günlüğüne dahi olsa asker ocağına teslim olan özel gereksinimli bireylere bu mutluluğu yaşatmaktan büyük bir onur duyduklarını söyledi.

    Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ sözünü hatırlatarak Türk askeri sayesinde Anadolu topraklarında huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşadıklarını belirtti. Evlatlarını vatana emanet eden ailelere de teşekkür eden Aksoy, tüm annelerin Anneler Günü’nü kutlayarak askerlere de hayırlı teskereler diledi.

    Engelliler Meclisi Başkanı Samet Şahin, engelli bireylerin bir günlük dahi olsa üniforma giyerek askerlik yemini etmesinin onların da vatanın eşit ve değerli olduğunu herkese hatırlattığını söyledi. Şahin, temsili askerlik uygulamasını hayata geçiren kurumlara teşekkür etti.

Betturkey Giriş -
Beinwon - Beinwon - iddaa tahminleri - Jokerbet - Canlı maç izle - Firma Rehberi - Firma Rehberi - Firma Rehberi - Firma Rehberi - Firma Rehberi - Firma Rehberi - Firma Rehberi - Fitcas giriş -
Kurumsal Web Tasarımı - Antalya haber - fue hair transplant - Acibadem - hair transplant turkey - İzmir Haber - İzmir Haber - Gündem - Kadın Saat - Kastamonu Haber - SMM Panel - SMS Onay - Sohbet Odaları -